top of page

Sosyal Onaylanma TUZAĞI "El alem Ne der?"BAĞIMLILIĞI

"El alem ne der?" düşüncesi seni de hapsediyor mu? En son ne zaman ‘el âlem ne der?’ diye düşünerek bir hayalinden/arzundan vazgeçtin? Ya da sosyal medyada paylaşım yaparken "Acaba beğenilir mi?" diye içinizde bir gerginlik hissettiniz mi? Kaç kez içinizdeki sesi susturup başkalarının beklediği rolü oynadınız? Bu sessiz teslimiyet, zamanla yaşamınızın kontrolünü ele geçirir.. İşte bu bilinçaltınıza kazınmış "sosyal onay tuzağı" olan El ALEM NE DER BAĞIMLILIĞIDIR. Peki bu tuzağa düştüğünüzü nasıl anlayacak ve özgürleşmek için hangi adımları atacaksınız? İşte 'onay bağımlılığının sizi nasıl bir gölge hayata mahkûm ettiğini ve bunu nasıl durduracağınızı anlatıyorum.


Sosyal Onay Tuzağı Neden Bu Kadar Güçlü?

Yaşamımızın ilk yıllarını geçirdiğimiz ailedeki deneyimlerimiz kaynaklı oluşan bilinçaltı kayıtlarımız, yaşadığımız kültürün getirdiği ahlaki zorunluluklar, gelişmemiş yarıda kalmış BENLİK İNŞAALARIMIZ, ön tekerimiz olan ebeveynlerimizin el aleme karşı tavrını kopyalayan sistemin sonucu bu bağımlılık yaşamımızda sonradan elde ettiğimiz diğer bağımlılıklardan çok daha güçlü ve çok daha derin yaralar açıyor. Bu yaralar fizyolojik olmadığı için bizi nasıl içten içe kemiriyor fark etmiyoruz. Zaten yarım yamalak oluşturulan benliğimizi nasıl baltalıyor ve kendimizi, hayallerimizi, ihtiyaçlarımızı yok ediyoruz anlamıyoruz bile. Yok olan hayaller, başkaları için yaşanmış onca yıl, kendimiz yerine hayatımızın merkezine koyduğumuz onca insan ve yükleri ile bu benlik nasıl ayakta kalabiliyorsa, o kadar hayatı reva görüyoruz kendimize. Bu bağımlılığın 3 ana kökeni üzerinde duracağım bu yazıda.


1 - Biyolojik Köken: Atalarımızdan kalan en temel miras KABİLE zihniyetimizin hala aktif olması kaynaklı arka planda fark etmeden işleyen bir sistem kodu var. Atalarımızın yaşadığı dönemlerde bir gruba mensup olmak çok kıymetli idi. O dönemin ceza hukukunda en önemli ceza DIŞLANMAK idi. Bir bireyin gruptan dışlanması demek o kişinin ölüm fermanı ile eş değerdi o dönemlerde. Amigdala (korku merkezi) da kayıtlı olan bu kodun temeli "gruptan dışlanmak"= ÖLÜM .

Zaman geçse de insanlar evrimleşse de gözle görülmeyen bu hukuk sistemi yön değiştirse de bu ceza yöntemi ve bu kod yüzünden beynimiz hâlâ bu korkuyla tetikte! Oxford Üniversitesi'nin araştırmasına göre SOSYAL REDDEDİLME, beyinde fiziksel acıyla aynı bölgeyi aktive ettiği ( anterior singulat corteks) belirlenmiş. Yani aslında görünmeyen benliklerimizin yok oluşunun acısı fiziksel acı ile eş değer sistemimizde.

ree

ÇÖZÜM YOLU: İşte sana bir kaç adımda bu konuyu kendi kendine aşabileceğin ip uçları:

  • Kimlerin seni dışlamasından korkuyorsun? Listele.

  • Ne yaparak dışlanmaktan korkuyorsun?

  • O kişiler tarafından dışlanırsan ne olur?

  • Bunları yazdıktan sonra her bir madde için bu bir gerçek mi sadece olasılık mı? % 100 bir olasılık mı diye sor.

  • Ardından dışlanırsan en kötü ne olur düşün! EĞER SONUNDA ÖLÜM yoksa o zaman bu düşünce senin için değersizleşir. (Hatırla, bu ataların kodu! Senin değil! Artık bir kabileye bağımlı değilsin. Bunu her düşünceye girdiğinde kendine hatırlat!)

  • "Güvende Olma"/Güvenli Yer meditasyonları yapabilirsin.


2- Çocukluk Programlaması: Kabilelerden sonra çok eski bir tarih olmasa da insanlar ebeveynleri ile birlikte yaşamaya başladılar. Kayınvalide yanında yaşayıp, kayınlarla eltiler görümcelerle bir arada oturulunca, aile apartmanın temelinde kalan benliklerle büyümüş yetişkinler ve onların mirasını taşıyan çocuklar, büyüdükçe o aile apartmanındaki hayatın getirdiği görünmez kuralların etkisinden çıkamaz oldular..

  • "Aman kimse duymasın!" "Büyükler ne der?" " Onların ağzına laf mı verelim?"

"Uslu dur, yoksa komşular ne der?" gibi cümlelerle öğretildi ahlak bilgimizin çoğu kriteri. Çünkü rezil olma korkusu, dışlanma korkusu fiziksel olarak ölümle eş değer olmasa da o günlerde duygusal ve ruhsal olarak ölüm demekti. hala devam eden bu sessiz öğretiler yaşamımızı ayrık otu gibi sarıyor, benliğimizi boğuyor biz fark etmeden.

Örnek kodlar:

"Komşular duymasın, ayıp olur." => Başkalarının fikri benim DAVRANIŞLARIMI YÖNETMELİ!

"El alemin çocuğu böyle yapmıyor! sen beni çok üzüyorsun!" => kendim olursam SEVİLMEYE layık olmam. "sevgiye layık değilim." ........ hak etmeme inancı başlar.


Eğer siz de bu ve bunun gibi cümlelerle büyüdü iseniz; bilinçaltınız hala "DIŞ KONTOL" modunda çalışıyor demektir.


  • Bunun dışında Bir de kıyaslanma vardı, yaşamayanımız yoktur diye tahmin ediyorum. " Bak ..... hanımın çocuğuna, öyle mi davranıyor ailesine?" "El alemin çocuğu böyle başarılı, şöyle terbiyeli" diyerek yetersizlik duygumuzun kat sayı çarpanı ile sürekli oynanıyordu o dönemde. Sonrasında sevilmek için, kabul görülmek için "USLU ÇOCUK" etiketini alabilmek için kendi özgürlüklerimizi kısarak, benliklerimizi yok ettik bazen bir baş okşaması için, bazen bir yudum sevgi için bazen de kardeşlerden daha üstün olmak uğruna hem de.


  • Ya da ön teker ebeveynimizin EL ALEM TAKINTISI ne kadar yüksekse o günlerde henüz gelişememiş bilinçte bunu DOĞRU kabul edip yaşam boyunca bu öğretiyi taklit ederek hayatı geçiriyoruz. Mesela annenizin sürekli misafir için bir odayı kapalı tutması, evi sürekli temiz tutma takıntısı => BAŞKALARININ GÖZÜNDE KUSURSUZ GÖZÜKMELİYİM! ile eş değerdir. Sadece misafir için tabaklar, bardaklar, sofra örtüleri konsepti günümüzde hala devam etmekte. Çünkü gelen kişi bizim (BENLİĞİMİZ) için değil bizim tabağımızın desenine, evimizin temizliğine geliyor. Bizden çıkınca ortak tanıdığımıza bizi anlatacak ve rezil olacağız. İşte bu yüzden kendi KUSURLARIMIZI gizleme çabamız. Bu çaba kaynaklı sahte benlikler, maskelerle dolu bir samimiyetsiz hayatın içinde yaşıyor kendimizi tanımadan el alem için yaşıyor oluyoruz.

  • Ya da idol olarak benimsediğimiz babamızın "insanlar ne der?" diye geliştirdiği kendi statü sembolleri ne ise (kıyafet, araba, ev, maddi güç) onun peşinden koşuyor olmasını taklit ederek o statülere sahip olmak için ömür harcıyoruz. çünkü babamız için o günlerde dışarıya yansıtılan görünüş, iç huzurdan daha önemli idi.


Ben dahil bir çok danışanımın ana sorunu; buraya kadar anlattığım bu konulardı. Olduğu hali ile kabul görülmemiş çocuklukların şartlı sevilme hikayelerine tanık oldum yıllardır. En çarpıcı olanlarından biri ( iş kimliğine bağımlı bir avukat,35 yaş) 20 yıl mükemmeliyetçilikle savaşmış ve bu savaştan yorgun düştüğü için bana başvurmuştu. Ana kaynağını bulduğunda ki şokunu hala ilk günkü gibi hatırlıyorum. " sen bana layık bir kız olmalısın, ancak başarılı olursan seni severim! Takdir alamıyorsan benim için bir HİÇSİN" diyen babasına hala kendini ispat etmeye çalışıyor olması idi. Babası ölmüş olmasına rağmen hayatındaki bir çok erille (eşi, hakimler, aldığı davalardaki kişiler)hala bu kod üzerinden kendini KABUL ettirme çabası içindeydi.

Hadi şimdi sıra sizde, bu kodları kendiniz çözümleyin.

ÇÖZÜM YOLU: Kendinizi keşif defterinize aile bireylerinizden sıklıkla duyduğunuz cümleleri ayrı ayrı yazın. Gelişiminize öyle ya da böyle katkısı olan her bir aile üyesi için yapın. Bu cümleleri deşifre edin.

Örneğin: Anneniz "aman yapma AYIP olur" dediğinde aslında neyi kastediyordu irdeleyin. Ardından bu onun korkuları mıydı fark edin. Bu cümle sizde ne gibi etki uyandırıyor bakın. Eğer size ait değilse KIRMIZI kalemle üstünü çizin ve "Bu korku bana ait değil" ,"Bu etkiden ve hissettirdiklerinden özgürleşiyorum" diyerek mühürleyin. Böylelikle yeni yazılımınız yüklenmiş olur.

HATIRLA!

Toplumlarda " el alem" kavramı "BİREYSELLİĞİ" bastıran "BENLİKLERİ" yok eden bir mekanizmadır.


3 -Sosyal Medya Etkisi "Dijital kabile tuzağı": Teknoloji gelişse de aslında kabileler yok olmuyor. Kabileler sadece şekil değiştirerek kitlelere dönüşüyor. Ayrıca bu kitleleri tanımıyoruz bile. Bu da bizi tehdit algısında tutarak sürüngen beynimizi aktifleştiriyor. Üstelik bu dijital kabile bizi bir yorumla göğe çıkarıp yıldız da yapabilir bir sözü ile dar ağacına da gönderebilir. Bu yüzden sosyal medya paylaşımlarındaki EL ALEMİN "Beğeni" ve "yorumları" ve bunların sayıları kişi için çok önemli bir kriter haline dönüşüyor. Aslında dış validation’ı (dış geçerliliği/doğrulamayı ) besliyor.


ree

Bu alanın bilinçaltı kodu ise şöyle : PAYLAŞIM=> beğeni/ alıntı => DOPAMİN PATLAMASI => daha çok onay için daha çok içerik üretme/ paylaşım => ONAYLANMA/ EL ALEM BAĞMLILIĞI

  • Sahte mükemmellik algısının esiri olmak! sosyal medyada fenomenlerin yaşamlarının sürekli göz önünde bulundurulması kaynaklı sistemdeki düşünce yapısı şu şekilde oluyor.

" Fenomenin KUSURSUZ hayatı" => "Ben NEDEN böyle değilim?" = ÖZ DEĞER/ ÖZGÜVEN KAYBI

Yapılan araştırmalar insanların sosyal medya da gerçek hayatlarından 3 kat daha mutlu göründüğünü gösteriyor.


  • Bilinçaltınıza yapılan gizli ŞANTAJLAR "TRENDLER" dayatması da bu alanın en önemli konularından biri.

"Herkes bu ürünü alıyor" baskısı => SİZDE almalısınız yoksa EKSİKSİNİZ mesajını göndererek sizi el alem de var bende niye yok kodu ile sizi ELALEM hapishanesine kilitliyor.


ÇÖZÜM YOLU: TAKİPTEN ÇIK! Listesi

Seni gördüğünde mutsuz eden, özgüvenini düşüren hesaplara bak. o hesaplardaki paylaşımların kişilerin sana kendini nasıl hissettirdiğini yaz ve sonra o hesapları takipten çık! Bunu önce 3 hesapla yapmaya başla ve kendini gözlemle. O 3 hesap olmadığında kendinle ilgili düşüncelerin neler oldu? Bunu yapınca yaşamın nasıl değişti?


Paylaşımlardaki mükemmeliyetçiliği fark et. Beğendiğin paylaşımın arkasındaki filitreleri/ editleri fark et. Nasıl bir kurgu ile oluşturulmuş? Senaryo kokan paylaşımlardan uzak dur ve kendine hatırlat. "Bu bir kurgu! Gerçek değil! Onun da gerçek hayatını bilemediğini, böyle bir durumda BEN GERÇEK HAYATIMDA NASIL DAVRANIRDIM/NE DÜŞÜNÜR/NE HİSSEDERDİM? diyerek bakışlarını sanal dünyadan iç dünyana çevir.

"EL alem diye birileri var. Kimler olduğu, nerede yaşadıklarını hiç bilmiyoruz çoğunu tanımıyoruz bile, ama ne derler diye çok KORKUYORUZ."


ONAYLANMA BAĞIMLILIĞI


EL ALEM NE DER DİYE VAZ GEÇTİĞİN HER ŞEY ASLINDA ONAYLANMA İHTİYACINDAN GELİYOR! Peki nedir bu onay bağımlılığı?

Onay bağımlılığı; Dış dünyadan ( aile, sosyal, çevre, toplum ) sürekli olumlu geri bildirim alma ihtiyacı duymak.

Buradaki bilinçaltı kodumuz sınırlayıcı bir inançtan geliyor. "Ben ancak başkalarının onayıyla değerliyim" bu kodun sizde aktif olup olmadığını anlamak için aşağıdaki sorulara SAMİMİYETLE cevap verin. (çünkü konu bu sefer SİZsiniz ve kendi değerinizi ortaya çıkarmak istiyorsunuz hatırlayın.)

  • Büyürken istediğiniz mesleği değil ailenizin kararı ile bir meslek seçtiyseniz ya da toplum tarafından prestijli görülen bir mesleği seçmek zorunda kaldıysanız,

  • Sevmediğiniz kişilerle "zorunluluk" adı altında görüşmeye devam ediyorsanız,

  • İçinde mutlu olmadığınız sevilmediğiniz değer görmediğiniz bir ilişkiyi "insanlar ne der?" "bunca zaman oldu artık beni kimse sevmez" gibi düşünceler sebebi ile ilişkinizi bitiremiyorsanız,

  • Başkalarının fikrini sormadan sizin hayatınızı etkileyecek kararları alamıyorsanız,

  • Eleştirildiğinizde aşırı derecede içinize kapanıyor ya da analiz etmeden direkt savunmaya geçiyorsanız,

  • İstediğiniz bir şeyi (giyim, meslek, ilişki v.s.) "UYGUNSUZ DÜŞER ŞİMDİ" diyerek bastırıyorsanız,

  • Birini memnun etmek için ya da KIRILMASIN diye "HAYIR" diyemiyor sonrasında da kendinize kızıp acımasızca yine önce kendinizi eleştiriyorsanız,

  • Sosyal medyada bir şey paylaşırken acaba eksik/yanlış anlaşılır mıyım diye saatlerce düşünüyor ya da paylaşımı didik didik edip kendinizde kusur yada hata arıyorsanız, ya da sonrasında paylaşımdan vaz geçiyorsanız,

  • Sosyal medyadaki paylaşımlarınızla gerçek hayattaki yaşamınız arasında uçurumlar varsa,


    SİZ ONAYLANMA BAĞIMLISISINIZ demektir.

  • Bu bağımlılık hayatınızı çalıyor FARK EDİN!

    • özgürlüğünüz kaybolur. başkalarının hayatlarında başrol değil ancak figüran olursunuz. Çünkü onay için harcadığınız enerji, aslında tutkularınıza ayırabileceğiniz gücü çalıyor.

    • kronik mutsuzluk yaşarsınız. Colombia üniversitesine göre; dış onay arayan insanların depresyon riskleri 2 kat daha fazla! Kendi ihtiyaçlarınızla EL ALEMinkiler çatıştığında içsel bir boşluk hissetmeye başlarsınız.

    • Yaratıcılığınız ÖLÜR. yoga yapmayı seviyorsunuz ancak o iş değil ondan para kazanamazsın diyenler yüzünden vazgeçiyorsun. İş yerinde "herkesten ayrı düşünüyorsun" ancak söyleyemiyorsun, çünkü UYUMLU gözükmek zorunda hissediyorsun. Bunun gibi örneklerle kendi benliğini hatta yaratıcılığını hayallerini öldürüyorsun.

    • Sahte bir BEN KİMLİĞİ yaratırsın. Zamanla "ben aslında kimim?" sorusunu bile yanıtlayamaz hale gelirsin.

      Hatırla!

      "El alem senin hayatını yaşamıyor, sen neden hala onların memnuniyetine, onayına göre yaşıyorsun?"


      İŞTE BU BAĞIMLILIKTAN KURTULMA YOLLARI


      "Kimin onayını istiyorum gerçekten?" ÇALIŞMASI

  • Kendinizi keşif defterinize hayatınızda gerçekten önemli olan 3-5 kişinin ismini yazın. (yaşıyor da olabilirler, hala sizin için yaşıyor olabilirler!) sizin için niçin önemliler sorun ve cevaplayın bir kaç cümle ile.


  • Ardından her bir kişi için yeni bir sayfa hazırlayın. Gözleriniz kapatın ve o kişiyi zihninizde canlandırın. Onu gördüğünüzde ne hissediyorsunuz? Bedeninizi izleyin geriliyor mu, korkuyor musunuz? neler oluyor sisteminizde fark edin ve not alın defterinize.

  • Tekrar kapatın gözlerinizi ve o kişi ile aranızdaki ilişkiye baktığınızda onu nereye konumlandırmışsınız fark edin. (örnek videoda nasıl yapacağın var izleyebilirsin.) ardından kendinizle o kişiyi eşitleyin!

  • Ardından ihtiyaç duyuyorsanız görünmez bir tebeşirle aranıza sınır çizin ve ikinizin de sınıra eşit uzaklıkta olduğunuzdan emin olun !



  • KİM BU EL ALEM? ÇALIŞMASI

  • El alem sizin için ne demek? çevrenizde bu kritere uygun kişileri, kimlikleri yazın. listedeki kişiler için ayrı ayrı çalışmayı yapın.

  • Gözlerinizi kapatın ve seçtiğini kimliği/ kişi/kişileri zihninizde canlandırın. (kişinin karşınızda durduğundan yüz yüze baktığınızdan emin olun) sizi eleştiren o kişinin size yaptığı kabalığı hatırlayın. Bu benim hakikatim mi? Gerçekte ben %100 böyle bir insan mıyım? Tek özelliğim senin anlattığın/eleştirdiğin yargı mı?

  • Ardından o kişi için şunu sor: "sen benim mutluluğum için sağlığım için benden daha iyi ne yapıyorsun? Faturalarımı ödüyor musun? Bana sadece sen mi iyi bakıyorsun?" gibi sorular sorun ve EN AZ BİRİNE bile HAYIR cevabı aldı isen bilinçaltında artık el alem kişisinin ONAYLARI DA GEÇERSİZ demektir.


    REDDEDİLME PROVASI ÇALIŞMASI

  • Kendin için yaşamın için evin için ne yapmak istiyorsun ve el alem için vaz geçiyorsun? yaz.

  • Yapmış olduğun listeden bir-iki madde seç. Bir hafta içinde bu maddeleri gerçekleştirme çalışması yap.

  • Ya da daha önce el alem ne der diye vaz geçtiğin bir şeyi yap. (mesela toplu taşımada yüksek sesle şarkı söylemek ♬)

  • Her gün küçük bir şeyi "BAŞKALARI NE DER?" diye düşünmeden YAPIN. Sonucunda eleştirilseniz bile ben böyle düşündüm böyle uygun gördüm çünkü bu hayat benim diyerek kendinize ve karşınızdakine benliğinizi hatırlatın.

    NOT: tabi bunları yaparken başkalarının hak ve hürriyetlerini göz ardı etmediğinizden emin olun. Amaç kimseyi yok saymak değil, sizi yok sayanlardan intikam almakta değil sadece kendinizi hayata yeniden adapte etmek.

  • "BENİM İÇİN DOĞRU OLAN ŞİMDİLİK BU" cümlesini tekrarlayın. "Başkalarının fikirleri onların sınırlarını yansıtır, benim değerimi belirlemez." fikrini kendinize hatırlatın.


    KENDİME NOT / GÜNLÜK MOTTO

    Bugün el alem'in gölgesinden çıkıp kendi ışığınızla parlamak için ne yapacaksın?

    HAYDİ ARTIK EL ALEM HAPİSHANESİNDEN ÇIK VE ÖZGÜRLÜĞÜN TADINI YAŞA.

    İzin verin, sizi özgürleştiğiniz için yargılasınlar. hatırlayın! sizi yargılayanlar, kendi hapishanelerinden size sesleniyorlar. Bugün EL ALEMİN küçük dünyasından çıkıp kendi evreninizi yaratma cesareti gösterin. Çünkü asıl ayıp, el aleme karşı değil KENDİNİZE YAPTIĞINIZDIR.

  • HATIRLA! EL ALEM bir oyundur. El alem aslında kafanızın içinde. kendi yargı cümlelerini ya da olasılıkları onların üzerinden "ya böyle düşünürse ya böyle derse benim için" diyerek kendinizi, hayallerinizden, umutlarınızdan vazgeçirdiğiniz, hayatı ve keyfi bu olasılıklar yüzünden ertelediğiniz kendi yargılarınızı akladığınız bir zihin oyunudur.

  • Tüm bunların dışında birlik bilinci felsefesi ile dilersen özlük eğitimlerine ya da "Benlik İnşası" eğitimine katılabilirsin. Peki sen kendi ışığınla parlamak için hangi çalışmayı deneyeceksin? Yorumlara deneyimini yazabilirsin.


 Farkındalığın bol şifan çok olsun yoldaşım...

 
 
 

1 Yorum


Sevgili Ebru ;

Emeğine yüreğine sağlık ;

Hep yaptığın gibi nokta atışı konu ve sözlerle insanın yüreğine dokunan bir yazı olmuş.

İnsanın kendi ışığını fark edip parlayabilmesi için el alem hapishanesinden çıkıp el alem yerine BEN ne diyorum diyebilmesi gerekir.

Bunu söyleyebilmek o kadar değerli ki.....


İnfiniza özlük eğitimlerinin çoğunu almış biri olarak gönül rahatlığı ile diyebilirim ki ;

İnsanın kendine yapabileceği en iyi yatırımlardan biri bu eğitimleri almış olmak .

Ve iyi ki yollarımız kesişmiş .............


Bir sonraki yazıyı sabırsızlıkla bekliyorum .


Beğen

Eskişehir Türkiye

infinizahealingacademy@gmail.com

 

Tel: 0533 474 84 34

Hafta İçi        : 10.00 - 19.00

​​Cumartesi     : 12.00 - 16.00

​Pazar             : Dinleniyoruz

  • Youtube
  • Instagram

© 2025 Infiniza Healing Academy

bottom of page